Açıklama
ÖN OKUMA İÇİN TIKLAYINIZ.
İktisat disiplininin özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra neo-klasik ortodoksi ile birlikte, ekonomi politik geçmişinden kurtularak teknik bir bilim olma hedefi taşıdığı bir gerçektir. Ancak neo-klasik paradigmayla ortaya konulan hayranlık uyandırıcı teorik modeller, reel dünyada olup biteni anlaşılmasına yetmemiş olmak bir yana iktisatçının kurgusal bir dünyada yaşayıp yaşamadığını bile düşündürür olmuştur Bu tespit bir bilim olarak iktisadın sorumluluklarının hatta varlık nedeninin de sorgulanmasını gerektirecektir. Bu durumda iktisat biliminin problematiğinin dahi yeniden tanımlanması söz konusu olabilecektir.
İktisat bilimi bu önermeden bakıldığında bugün krizdedir ve birçok çevrede açık veya gizli “iktisatçının ne işe yaradığı” bile sorulabilmektedir
Bugünkü haliyle egemen iktisat teorisinin sınırları dahilinde üniversitelerde yapılan öğretim, dünyayı algılamakta yeterli ve geniş bir perspektif oluşturamadığı bir gerçektir. 21. yüzyılın iklim, gıda, nüfus, finansal istikrarsızlık gibi devasa sorunlarının kavranması, eşdeğer derinlik ve kapsamda bir entelektüel birikim ve kavrayışı gerektirmektedir. Standart teorinin soyut ve son derece dar bir alanı hedefleyen analizleri ise hem bu perspektiften uzak olmakta hem de doğal olarak yetersiz bir eğitim verilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla iktisat, insanı ilgilendiren tarih, sosyoloji, felsefe, siyaset bilimi vb gibi disiplinlerle birlikte yürümek zorundadır. Zira içinde insan olan ve onun dünyasını anlamaya çalışan bir disiplin aynı zamanda multidisipliner olmak zorundadır. Bu anlamda özellikle sosyal disiplinlerin ontolojisinde plüralizm temel teşkil etmektedir. Aksi durum bu disiplinleri kuraklaştıracaktır.
Bu sorunların tartışılması amacı ile düzenlenmiş olduğumuz konferansları içeren bu kitap umarız Neo-klasik ortodoksiye karşı iktisadın, maddeye olduğu kadar insana da ait bir bilim olduğunun hatırlanmasına bir katkı sunar.
İktisat disiplininin özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra neo-klasik ortodoksi ile birlikte, ekonomi politik geçmişinden kurtularak teknik bir bilim olma hedefi taşıdığı bir gerçektir. Ancak neo-klasik paradigmayla ortaya konulan hayranlık uyandırıcı teorik modeller, reel dünyada olup biteni anlaşılmasına yetmemiş olmak bir yana iktisatçının kurgusal bir dünyada yaşayıp yaşamadığını bile düşündürür olmuştur Bu tespit bir bilim olarak iktisadın sorumluluklarının hatta varlık nedeninin de sorgulanmasını gerektirecektir. Bu durumda iktisat biliminin problematiğinin dahi yeniden tanımlanması söz konusu olabilecektir. İktisat bilimi bu önermeden bakıldığında bugün krizdedir ve birçok çevrede açık veya gizli “iktisatçının ne işe yaradığı” bile sorulabilmektedir Bugünkü haliyle egemen iktisat teorisinin sınırları dahilinde üniversitelerde yapılan öğretim, dünyayı algılamakta yeterli ve geniş bir perspektif oluşturamadığı bir gerçektir. 21. yüzyılın iklim, gıda, nüfus, finansal istikrarsızlık gibi devasa sorunlarının kavranması, eşdeğer derinlik ve kapsamda bir entelektüel birikim ve kavrayışı gerektirmektedir. Standart teorinin soyut ve son derece dar bir alanı hedefleyen analizleri ise hem bu perspektiften uzak olmakta hem de doğal olarak yetersiz bir eğitim verilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla iktisat, insanı ilgilendiren tarih, sosyoloji, felsefe, siyaset bilimi vb gibi disiplinlerle birlikte yürümek zorundadır. Zira içinde insan olan ve onun dünyasını anlamaya çalışan bir disiplin aynı zamanda multidisipliner olmak zorundadır. Bu anlamda özellikle sosyal disiplinlerin ontolojisinde plüralizm temel teşkil etmektedir. Aksi durum bu disiplinleri kuraklaştıracaktır. Bu sorunların tartışılması amacı ile düzenlenmiş olduğumuz konferansları içeren bu kitap umarız Neo-klasik ortodoksiye karşı iktisadın, maddeye olduğu kadar insana da ait bir bilim olduğunun hatırlanmasına bir katkı sunar.
|