Açıklama
ÖN OKUMA İÇİN TIKLAYINIZ.
İslam uygarlığı kendini geçmişteki biçimi ve boyutu ile yeniden yaratmayı becerebilecek mi? Yoksa bu her an parlamaya hazır bir öfkeye – daha da beteri şiddete ve teröre – dönüşebilecek tehlikeli bir özlem mi? İslam uygarlığı dünya tarihinde önemli ve belirleyici bir konumda yer almıştır. Ancak, dünyanın modernite normlarına göre yeniden tanımlanması ve Batı’nın, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ve giderek Doğu Asya ekseninde odaklanan, muazzam teknolojik, kültürel, askeri ve ekonomik gücü İslam uygarlığını esasen tali – ve hatta manasız – bir konuma itmiştir. İslam, kendi çapında bile, modern dünyanın geri kalanı ile uyumsuzluk içinde durmaktadır. Zamanının sözü sayılır İslam uygarlığı tarihçilerinden biri, yaşamı boyunca üzerinde çalıştığı araştırma konusunu amansız yoksulluk ve başarısızlık ile baş etmek için ‘milyonlara huzur ve sükunet getiren’ ama başka da bir şey vermeyen bir nevi sakinleştirici ilaç olarak değerlendirmiştir sonunda. İslam, en iyi ihtimalle, marjinalleştirilmişliğini ve yetersizliğini vurgulayan soluk övgüler ile lanetlenir olmuştur.
İslam’ın tek betimlenme biçimi bu değil. Artık İslam’ın modern dünyaya uyum sağlayabilirliğini savunan da pek çok kişi var.
Bunların arasında Müslümanlar olduğu kadar gayri-Müslimler, akademisyenler olduğu kadar sıradan insanlar da mevcut. Bu kişilerin fikirlerine ilham veren İslam’ı modernite kalıbına, evrensel insan hakları ve demokratik özgürlükler dünyasına uydurma arzusu.